Hayatımın her döneminde haksızlıklara uğradım. Ama bunu seneler sona farkediyorum.7 yaşımdayken ilkokul öğretmenim haksızlık etmiş ama ben bunu 20 yaşımdayken farkedebildim. 15 yaşımdayken dedem haksızlık etmiş ama 33 yaşımdayken anladım bunu. Aradan teheeey baya zaman geçiyo anlayabilmem için. Yüksek olası ihtimalle şu aralar da haksızlığa uğruyorum ama farketmem 50’yi bulur. İyi niyetli insanlar böyledir. Art niyet aramaz kimsede. İlkokulda patates baskısı yaptık. Sıralar leş. Her yer patatesler, boyalar, kağıtlar, kürekler vs. Öğretmenimiz beni çağırdı son dersteyiz böyle “Ahmet sen zil çalınca çıkma, sıralardaki patatesleri topla çöpe at öyle çık.” “Ya ben niye milletin pisliğini temizliyom öğretmenim, herkes kendi sırasını temizlerse tüm sınıf zaten tertemiz olur buyurmuş Peygamberimiz (S.A.V.)” dedim 20 yaşımdayken. Lan neden 7 yaşımdayken bunu düşünemedim? Ben çöpçü müyüm? Hayır! Ben mi pisledim sıraları? Hayır! Neden milletin pisliğini ben topluyorum öğretmenim?
15 yaşlarındayım, dedem beni gördükçe babama: “Bu okumaz, çalışamaz da bunda iş götü de yok.” deyip dururdu. Traktörü vardı. Benden küçük torunlarına sürdürür, bana sen süremezsin derdi. Hani bu süremezsin kelimesi yetenek, yapabilme, edebilme anlamında sanırdım meğer lan sen kim köpeksin defol git süremezsin anlamındaymış. Ben hep dedemdir haklıdır diye düşünürdüm. Bunu tam 33 yaşımdayken anladım. 33 yaşımdayken dedem vefat etti. Tüm arsaları evleri diğer torunlarının üstüne yapmış. Kader kısmet neyse bu arada bugün çocukluk arkadaşımla ortak bi ihaleye girdik. Senet imzalanacaktı, firma birinizin imzası yeter dedi. Bilin bakalım kim imzaladı seneti?
Başlıklar:
dede,
haksızlık,
ilkokul,
miras
ADMİNDEN
Hani hep yakınırız ya Afyon’un çevre diğer illerden daha yavaş geliştiğinden. Peki hiç başımızı ellerimizin arasına alıp düşündük mü neden böyle diye? Yoksa sadece kahvehanelerde okey eşliğinde çayımızı yudumlarken “lea vallayi bizim Afyon pek yaveş lea” “Sadış boş vee Afyon’u da tek daşa galdım sen Osman’ı daşlamiye bak” diyerek teğet mi geçiyor düşüncelerimizden?
Günlerdir kitap fuarıyla yatıp kalkıyoruz. Peki neden bu kadar reklamını yapıyoruz? Nedir kitap fuarını özel kılan şey?
Amcanın biri geldi yanıma oturdu.
-Kitap fuarı vaa diye geldik herşee pareynen.
-Dayıcım bedava mı dağıtsınlar?
-E tabi adı üstünde fuar bu.
-Sen nerde çalışıyon ne iş yapıyon?
-Emekliyin ben dişçinin yanında çay götürü getirin.
-Maaş alıyon mu?
-Netcez lee bedava mı çalışcez!
-E bu adamlar da emek veriyor hem de çok kutsal bir iş yapıyorlar. Kitap yazıyorlar. Bilgi dağıtıyorlar. Neden çok görüyorsun? Hem o elindeki sigara…
-Sigara içicene kitap al decen dee miii? Lea gak git ben avradı boşarın sigareyi gine boşaman!
Gülüştük beraber ama amca muhabbetin nereye varacağını tahmin ettiği için iyi günler dileyip gitti.
Velhasıl kelam lafı uzatmayacağım. Afyon’un gelişmesini istiyorsak çok okumalıyız. Eskişehir’i geliştiren yolları, tramvayı değil, Denizli’yi geliştiren ticareti, ulaşımı değildir. Ben Afyon’da Yeşil Park’ta bir banka oturup kitap okuyan kimseyi görmedim veya en güzel kitap okunası yer olan Akarçay’da. Gelin görün ki Porsuk Çayı’nda banklarda oturup kitap okuyan bir çok insana şahit oldum. Denizli’de, siz bu yazıyı okurken, herhangi bir parkta bir genç eline kitabını almış okuyordur. Bundan emin olabilirsiniz. İşte çevre illeri geliştiren onların okuyan insanlarıdır.
Biz de Afyon’u tanıtmak ve geliştirmek için elimizden geldiğince bu fuara destek oluyoruz. Afyon’un gelişmesi için bu fuar özeldir. Biz ceketimizi satar sizi yine okuturuz. Siz yeter ki okuyun!
Devamını Görüntüle