SON DAKİKA

Mahalle Fırınları

Mahalle Fırınları

MAHALLE FIRINLARI
Dört kulplu tekne çıktı ortaya,
Dünden üretildi, ekşi maya.

Fatma nine seslendi ‘’Patatesler soyuldu mu?
Doldurun tekneye bir çuval unu’’

Fırıncıdan alındı nöbet,
O vakte yetiştirilecek elbet.

‘’Haşlanmış patatesleri sürtün taşta!’’
Kaynana emrediyor oturup en başta.

Bağlamış gelin başını, sıvanmış kolları,
Saygılı; sanki hiç yokmuş gibi sorunları.

Mayasını kardı bir köşesinde teknenin
Amanın, pek de hamarat bu gelin.

Kontrol ederek suyun ısısını,
İçinden etti, unutmadı duasını,

Bütün gücüyle girdi, gelin teknenin içine,
İyice yoğurdu, patateslerde katılarak ezercesine.

Yoğurduğu hamur değil hayatı,
Yaşamanın rızkı; hem ümittir, hem acı…

Unu benden, uğrası senden,
İki eltinin hikâyesi aklına geliverdi hemen,

Bir tas unla gelmiş açıkgöz elti,
Dökmüş suyu; ‘’ Cıvık oldu, elti uğra geti!’’

Uğra, su, un derken, bahaneyle,
Hamur olmuş, koca bir tekneyle…

‘’Açıkgözün gözünü seveyim’’
Kaynana seslendi, ‘’Emme neyneyim…

‘’Anam Ayşe, babam paşa,
Gel hamurum gel, taşa taşa’’

Deyip unladı gelin hamurun yüzünü,
Kalın kalın örttü, teknenin üstünü.

Haşhaşlar sürtüldü, haşlandı mercimek,
Ekmek olmadan önce pideler çekilecek.

Hamur mayalandı sabaha karşı,
Bul birini daha, tekneyi fırına taşı.

İki kişi kulplarından tutarak,
Yol gider fırına kıvrılarak.

Çocuklar neşeli, cıvıldaşır ‘’Yağ, yağ yağmur,
Teknede hamur’’gidiyor dört başı mamur…

Mahallede fırınlar, zamanın gerisinde,
Saklanıyor, anılar kara kapının içerisinde.

Hamurlar dökülüyor, örtü serili tezgâha,
El hamuru alsın; bekleyecek biraz daha.

Fışkılar dünden geldi fırına,
Fırıncı atıyor fışkıyı ardı ardına…

Kızacak fırın, yanacak için için,
Çalışmalar, bir lokma ekmek için.

Fırın ağzını açar; sanki koca bir canavar,
Isısını ayarlamak gerek, fazla ise silengi var.

Pişerken, etrafı sarar mis kokular,
Cücüsünü bekler, küçük çocuklar.

Sohbet başlar, pişerken ekmekler,
Kadınlardan oluşan ayaklı gazeteler.

Dert yanar, ayaküstü, komşusuna,
İçler dökülür, çekiştirilir gelin, kaynana.

Kimin kızı nişanlanmış, oğlu evlenmiş,
Laflar demini alırken pideler pişivermiş.

Ekmekler pişerken sabır gerek,
Sırada bekliyor, bükme börek.

Mis gibi taze kokusu yayılır mahalleye,
Eve gidince serilir, içini çeksin diye.

Açlıkla tokluk arası bir dilim ekmek,
Hayata tutunmak için bu kadar emek.

Görülmeye değer, Fatma ninenin huzuru,
Ellerini açıp şükreder hakka doğru.

‘’Bize verdin olmayan kullarına da ver…
Yarabbi açlıkla terbiye etme bizi’’ der.
Zamana uyar, eski mahalle fırınları da,
Birer birer kapatır gözlerini; yaşar anılarda.

Şimdi tescilli ekşi mayalı, patatesli ekmekler,
Yenilenen NO 03 fırında pişmeyi bekler…

Mürşide AYHAN

Yazı ve fotoğraflar: Bir Zamanlar Afyonkarahisar sayfasından alınmıştır. Takip etmek için: https://www.facebook.com/Bir-Zamanlar-Afyonkarahisar-260370814147420/

Başlıklar: , ,

Yorumlar

Henüz hiç yorum yapılmamış.

Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapın.

SİZİN İÇİN ÖNERİLİYOR

03 Nisan 2022, 23:24

BUYRUN CENAZE YEMEĞİNE!

Geçen gün bir facebook grubuna denk geldim. Bildiğin cenazelerin, mevlütlerin ev adreslerini paylaşıyorlar. Gidip orada beleş yemek yiyorlar. Bu beleşçilikte kaçıncı seviye arkadaş? N*krofilinin bir alt seviyesi.

Zaten en saçma törelerimizden birisi bu cenaze yemekleri. Twitter’da yazmış kızın birisi. “Babam öldüğü gün mutfakta tuz arattılar” diye. Yemeklerin tuzu az olmuş. Kızın babası ölmüş kadının kocası ölmüş ağlıyorlar, koca koca adamların gözleri kapıda: “lan yemek ne zaman gelecek aceba ya, pide mi gelecek yoğsam helva mı gelecek ne gelecek yia”.Ya arkadaş insanlar orada oturmuş mevlüt okuyor, dua ediyolar akabinde işte “Rahmetliyi…” “Yaaa siktiret rahmetliyi, pideler nirde kaldı yia”. B*k ye ş*refsiz! Orda kızı üzülüyor, annesi üzülüyor, senin derdini öpeyim ben.

Ben ama vasiyet ettim. Öldükten sonra cenazeme gelenleri Nusr-et’e götürecekler. Akraba, konu komşu kim gelirse herkesi Nusret’e götürecekler. Güzelce doyursunlar karınlarını. Adam başı bir buçuk porsiyon Hardal Soslu Dallas Steak! Orada yerlerse daha güzel dua ederler. Düşünsene bir elinde kürdan, öbür eliyle karnına vurup, akabinde eller semaya kaldırıp “Yaaa Allah rahmet etsin çok iyi insandı.” dedirtmek var bir de evde helva pide verip: “Yiaaammm Allah rihmit itsin mmm hilvi pidi ni yii..” Aynı olmaz yani dualar. Bakarsın öbür dünyada kimin duasının kurtaracağı belli mi olur!? Hem eşim ve çocuğum için de iyi olur. “Lan biz bu hesabı nasıl ödeyeceğiz?” diye bir nebze olsun öldüğümü unuturlar, acıları hafifler.

Aslında Nusret için de güzel bi pazarlama yöntemi. Düşünsüne tüm cenazelerden sonra yemeğe Nusret’e gidildiğini. Steak House’lar için gerçekten güzel pazarlama yöntemi. Gitmişsin cenazede böyle meftayı yatırmışlar kefenle, beyaz, arkasında Nusret, Nusret’in iki yanlarda meftanın yakınları, akrabaları vs. herkes eliyle meftaya toprak ekerken böyle, şılak bi selfie, at instagrama, kaydırıyorsun yana ikinci fotoğrafta Nusret Steak House’da, altta  bir de etiket çak: #Cenaze challenge! Akım haline gelir bu. Bence bi düşünün bunu.

Devamını Görüntüle