Eminönü’nde otobüse binmiş sıcaktan bunalmış halde otobüsün kalkmasını bekliyorum. Otobüs kaçacak diye su almayı unutmuşum ve dilim damağıma yapışmış.
Bir delikanlı girdi 10 12 yaşlarda otobüsün kapısından üstü başı pejmürde pasaklı elinde kendisinin yarı boylarında 24 lü su kolisi…
Su isteyen var mı diye sordu?
Ver Bi tane delikanlı dedim. O getirirken cüzdanı kurcaladım ufaklığım kalmamış. Beş lira verdim alnından akan hakikaten toplumun yüzde doksanının unuttuğu alın terini sildi ufak Ada’m. Ve elini cebine attı onunda iki lira ufaklığı varmış. Tamam dedim delikanlı kalsın beş lira.
Yok Dedi gidip bozdurup geliyorum hemen. Dedim o Zaman ver o iki kirayı gerisi kalsın.
Oda olmaz Dedi su 1 lira.
Tamam dedim borcun olsun bana. Ben borçlanmam dedi. İlla biri borçlanacaksa al suyu sen borçlan.
Tamam dedim kızma hadi al parayı o Zaman bozdur gel.
Yok Dedi ya otobüs gitmiş olursa tut sen bu parayı ben kendi paramdan bozdurup geliyorum. Dedim ya giderse otobüs ben ne yapacağım o Zaman.
Senin paran bende kalsa ben senin gibi birine veremem. Ama sokakta benim gibi su satan çocuk çok! Sen bana veremezsen onlardan birine verirsin hepimizin kaderi aynı bizim sonuçta.
Gözlerim dolu dolu baktım beş lira elimde..
Ve gitti bozdurdu geldi dört liramı verdi bana başını okşadım. Kaç su satıyorsun Bi günde dedim 200 kadar Normalde Dedi ama bu gün daha senle siftah yaptım. o niye dedim.
Suyum bitmişti almaya gidecektim baktım cuma vakti gelmiş cumayı kıldım su aldım geldim ancak.
Peki dedim bu gün kazandığın yetecek mi sana?
Ve bizim bolluk içinde unuttuğumuz hatırlamadığımız bir cümleyi kurdu
“AZIN BEREKETİ OLURMUŞ” babam öyle derdi…
Baban nerede dedim?
“ŞEHİT oldu. ŞEHİT OĞLUYUM ben” dedi..
Ben ağlıyordum otobüs bize bakıyordu. Derken şöför geldi ve “eyvallah” dedi ufak Ada’m. Dedim bana Dua edermisin?.
“tamam ama sende bana anneme ve kardeşime edeceksin. Hasta olmayalım ve her gün tok güvende uyuyalım diye…”
Peki dedim söz..
-Bu dört lirayı bir ömür saklayıp her israfımda bakıp vazgeçeceğim inşallah..
Ben bu gün hayat dersi aldım, hemde en hasından…
Alıntıdır.
Başlıklar:
ağlatan,
hikayesi,
su
Hayatımın her döneminde haksızlıklara uğradım. Ama bunu seneler sona farkediyorum.7 yaşımdayken ilkokul öğretmenim haksızlık etmiş ama ben bunu 20 yaşımdayken farkedebildim. 15 yaşımdayken dedem haksızlık etmiş ama 33 yaşımdayken anladım bunu. Aradan teheeey baya zaman geçiyo anlayabilmem için. Yüksek olası ihtimalle şu aralar da haksızlığa uğruyorum ama farketmem 50’yi bulur. İyi niyetli insanlar böyledir. Art niyet aramaz kimsede. İlkokulda patates baskısı yaptık. Sıralar leş. Her yer patatesler, boyalar, kağıtlar, kürekler vs. Öğretmenimiz beni çağırdı son dersteyiz böyle “Ahmet sen zil çalınca çıkma, sıralardaki patatesleri topla çöpe at öyle çık.” “Ya ben niye milletin pisliğini temizliyom öğretmenim, herkes kendi sırasını temizlerse tüm sınıf zaten tertemiz olur buyurmuş Peygamberimiz (S.A.V.)” dedim 20 yaşımdayken. Lan neden 7 yaşımdayken bunu düşünemedim? Ben çöpçü müyüm? Hayır! Ben mi pisledim sıraları? Hayır! Neden milletin pisliğini ben topluyorum öğretmenim?
15 yaşlarındayım, dedem beni gördükçe babama: “Bu okumaz, çalışamaz da bunda iş götü de yok.” deyip dururdu. Traktörü vardı. Benden küçük torunlarına sürdürür, bana sen süremezsin derdi. Hani bu süremezsin kelimesi yetenek, yapabilme, edebilme anlamında sanırdım meğer lan sen kim köpeksin defol git süremezsin anlamındaymış. Ben hep dedemdir haklıdır diye düşünürdüm. Bunu tam 33 yaşımdayken anladım. 33 yaşımdayken dedem vefat etti. Tüm arsaları evleri diğer torunlarının üstüne yapmış. Kader kısmet neyse bu arada bugün çocukluk arkadaşımla ortak bi ihaleye girdik. Senet imzalanacaktı, firma birinizin imzası yeter dedi. Bilin bakalım kim imzaladı seneti?
Devamını Görüntüle